"Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazmaz" demistik...
Cok enteresan zamanlardan gectigimiz bugunlerde bir yazmak istedim...
Su pandemi doneminde, kimileri kendini telasa kaptirip kaybederken kimileri de hic takmadan kendilerini hayata kaptirmaya devam edebiliyorlar ya, oncelikle bu farkliliga, bu cesitlilige hayran olmamak mumkun degil. Cok guzel bir evrende yasiyoruz...
Bu son bir iki haftada yine irili ufakli olaylar yasandi.. Kah mutlu olduk, kah uzulduk, kah da cok uzulduk...
Aklima gelenler oldu, aklimdan gecenler oldu ve de aklimdan gidenler oldu.... Aaa bir de aklimdan gitmeyenler!! :)
Ancak bu guzelliklerin yaninda, bir kucuk bir iyilik daha oldu.. O da bazi konularda yine aciyi hissedebildim. Bu guzel bir sey benim icin, cunku aciyi hissetmek demek bana gore yasamak demek. O veya bu sekilde atmadigini dusundugum kalbimin attigini hissetmek, gormek guzel.. Yasadigimi animsadim. Bir kez daha gordum.. Belki de unutmusken....
O yuzden; iyi oldu iyi....
O zaman? Devam! Goruyorum ve arttiriyorum hayat :))
Cuma ogleden sonra
Degisik bir insanim ben...
Bu devrin, gunumuzun, ozellikle ask ve sevgi normlari bakimindan cok farkli, cok baska..
Yetistirildigim degerler ile bugunun degerleri arasindaki urkunc farkin catismasini yasiyorum icimde hunharca.. Bu catisma sirasinda icimden gelenler var burda.
Ama en cok da kendim varim, oldugum gibi oldugum haldeyim. Kimseden korkum, kimseye eyvallahim ve kendimi begenmisligim olmadan.
Saturday, June 6, 2020
Sunday, February 16, 2020
ninni
Nasil da enteresan bir sey degil mi hayat? Hep denir ya "her sey insanlar icin" diye.. Hakikaten de oyle..
Film sahnelerinin hepsi ama hepsi gercek..
Gunde, haftada, ayda, yilda onlarca belki yuzlerce kez dusuyoruz. Bazilarinda cok da sert dusuyoruz be hayat... Canimiz aciyor, icmiz kaniyor.. Ama iste her ama her seye ragmen, kalip devam etmek lazim..
Soylemesi yapmasindan kolay elbet, cok zor. Tartismasiz bir sekilde cok zor. Gun geliyor, butun dususlerimi, butun incinislerimi haykira haykira aglamak istiyorum. Hemen sonrasinda "acilari hissettigim icin yasiyorum demektir, yasiyorsam da Allah'a sukretmeliyim" diyorum. Bu elbette ki bir icsel teselli, ancak yine de o acilara ragmen devam etmesi yok mu...
Hayat da, dunya da, o kadar ustalikla tasarlanmis ki, sarkida dedigi gibi "tam variyorum ki hedefe, bir yenisi basliyor".
Insanin her ama her daim, yaninda olan tek kisi kendisi. Dolayisiyla aslinda belki de en cok kendisiyle en iyi arkadas, en iyi yoldas, sirdas olmasi lazim sanki. Ne sevenler, ne sevilenler geliyor, geciyor. Hicbir giden unutulmuyor, ancak malesef ki yeni gelenlerden urkulunuyor-onlarin bir sucu olmasa da..
Insanin hayati gercekten en derin iyisi ve kotusuyle bir yolculuk. Hayatta hepimiz her daim bir tekamul icerisindeyiz. Bazi seylere cok uzuluyordum eskiden. Uzuldum.
Ancak malesef ki tum o sebeplere ragmen, devam etmek, belki aglayarak, belki kizarak, ama sanirim kesinlikle kabul etmeye ve hazmetmeye calisarak devam etmek gerek.
Ozellikle kadin-erkek iliskilerindeki kayiplar ya da tatsiz sonlarda, bir tarafta suc/eksik/kabahat aramak yerine, belki de sadece "dogru zaman degildi" diyebilmek.
Yasanmasi istenen, ve umutlanilan seylerin yasanamaycak oldugu gercegine sarilmak da ziyadesiyle icsel enerji ve motivasyonu dusuruyor, tartismasiz..! Lakin devaminda, o batakliga sapli kalmak, kolay yol. Haftada 1 cm bile olsa cikmaya calismak, orada kalakalmaktan daha yeg sanki. Her adimda, her cabada, bazi kalpten bazi beyinden minik parcalar birakilsa bile..
Bir gunun gelip de hayallerin gercek olmasi, belki o kadar da zor degil.. Bir gun olmasa bir baska gun olabilir hatta. Bu bir gunun digerinden farkli olmasindan dolayi degil. Ne de olsa her biri 24 saat degil mi? Sanki orada olan olay, hangi 24 saatin hangi 24 saatten once ya da sonra geldigiyle alakali olsa gerek..
Napicaz? Malesef ve iyi ki, o veya bu sekilde kalkip devam edicez. Bir sarki acicaz, bir icki koyucaz belki, olan da olmayan da en guzelidir deyip devam edicez... Baska turlu cekilmiyor bu hayat. Ucu pek bir yere cikmiyor.
Balkonda uyuyakalan kizina, sirtindaki yelegi, sonra da icerdeki battaniyeyi getiren babanin sefkati ile belki insanin kendine sefkat gostermesi gerek. Klise olabilir, ama kendine sarilabilmesi, kendini "pispislamayi" ogrenebilmesi lazim sanirim.
90'lar slow Sertab Erener sarkilari yavasligi ve masumiyetiyle bu yolcugula devam o vakit..
Gorusmek uzere :)
Film sahnelerinin hepsi ama hepsi gercek..
Gunde, haftada, ayda, yilda onlarca belki yuzlerce kez dusuyoruz. Bazilarinda cok da sert dusuyoruz be hayat... Canimiz aciyor, icmiz kaniyor.. Ama iste her ama her seye ragmen, kalip devam etmek lazim..
Soylemesi yapmasindan kolay elbet, cok zor. Tartismasiz bir sekilde cok zor. Gun geliyor, butun dususlerimi, butun incinislerimi haykira haykira aglamak istiyorum. Hemen sonrasinda "acilari hissettigim icin yasiyorum demektir, yasiyorsam da Allah'a sukretmeliyim" diyorum. Bu elbette ki bir icsel teselli, ancak yine de o acilara ragmen devam etmesi yok mu...
Hayat da, dunya da, o kadar ustalikla tasarlanmis ki, sarkida dedigi gibi "tam variyorum ki hedefe, bir yenisi basliyor".
Insanin her ama her daim, yaninda olan tek kisi kendisi. Dolayisiyla aslinda belki de en cok kendisiyle en iyi arkadas, en iyi yoldas, sirdas olmasi lazim sanki. Ne sevenler, ne sevilenler geliyor, geciyor. Hicbir giden unutulmuyor, ancak malesef ki yeni gelenlerden urkulunuyor-onlarin bir sucu olmasa da..
Insanin hayati gercekten en derin iyisi ve kotusuyle bir yolculuk. Hayatta hepimiz her daim bir tekamul icerisindeyiz. Bazi seylere cok uzuluyordum eskiden. Uzuldum.
Ancak malesef ki tum o sebeplere ragmen, devam etmek, belki aglayarak, belki kizarak, ama sanirim kesinlikle kabul etmeye ve hazmetmeye calisarak devam etmek gerek.
Ozellikle kadin-erkek iliskilerindeki kayiplar ya da tatsiz sonlarda, bir tarafta suc/eksik/kabahat aramak yerine, belki de sadece "dogru zaman degildi" diyebilmek.
Yasanmasi istenen, ve umutlanilan seylerin yasanamaycak oldugu gercegine sarilmak da ziyadesiyle icsel enerji ve motivasyonu dusuruyor, tartismasiz..! Lakin devaminda, o batakliga sapli kalmak, kolay yol. Haftada 1 cm bile olsa cikmaya calismak, orada kalakalmaktan daha yeg sanki. Her adimda, her cabada, bazi kalpten bazi beyinden minik parcalar birakilsa bile..
Bir gunun gelip de hayallerin gercek olmasi, belki o kadar da zor degil.. Bir gun olmasa bir baska gun olabilir hatta. Bu bir gunun digerinden farkli olmasindan dolayi degil. Ne de olsa her biri 24 saat degil mi? Sanki orada olan olay, hangi 24 saatin hangi 24 saatten once ya da sonra geldigiyle alakali olsa gerek..
Napicaz? Malesef ve iyi ki, o veya bu sekilde kalkip devam edicez. Bir sarki acicaz, bir icki koyucaz belki, olan da olmayan da en guzelidir deyip devam edicez... Baska turlu cekilmiyor bu hayat. Ucu pek bir yere cikmiyor.
Balkonda uyuyakalan kizina, sirtindaki yelegi, sonra da icerdeki battaniyeyi getiren babanin sefkati ile belki insanin kendine sefkat gostermesi gerek. Klise olabilir, ama kendine sarilabilmesi, kendini "pispislamayi" ogrenebilmesi lazim sanirim.
90'lar slow Sertab Erener sarkilari yavasligi ve masumiyetiyle bu yolcugula devam o vakit..
Gorusmek uzere :)
Location:
Boston, MA 02118, USA
Thursday, August 2, 2018
tek bir soru
Hayat akiyor.....
Buttun hiziyla zaman geciyor....
Her seyle. gunduzle, geceyle, gunesle, karanlikla....
Aklimda ise tek bir adet soru....
Neden???
Buttun hiziyla zaman geciyor....
Her seyle. gunduzle, geceyle, gunesle, karanlikla....
Aklimda ise tek bir adet soru....
Neden???
Friday, June 29, 2018
kosmak
Gecen hafta Persembe gunu 5.6 km'lik bir kosu yarisina katildim.
Kosu yarislarinin fiziksel aktivite / spor amacinin yani sira benim icin aslinda baska bir amaci da var.
Her kosuya katildigimda, sanki o kosuyu bastan sona bir hayata benzetiyorum.
Basta hevesle ve hizla baslaniyor. Yer yer hizlanip yer yer yavaslaniyor. Ancak yarista ilerledikce o yaris icin o gun icin nasil hissediyorsam zaten kendi optimum hizimin ne olacagini bir sure sonra kendim anliyor ve ona gore ayarliyorum.. Hayat da oyle degil mi zaten biraz da?
Ancak benim icin kesinlikle en ama en onemli olan kismi, yarisin ozellikle son ucte birlik kisminda, artik vucutta yorgunluk ve laktik asidin de birikmis olmasiyla ve biraz da mental olarak sikilmislik ile beraber gelen "birakma istegi"...
Tam o an geldiginde, icimde oldukca guclu bir ses "birak Oguz; birak, biraz yuru, sonra devam edersin" diyor..
Ancak ben o sesle mucadele etmeyi seviyorum. Canim yansa da, fiziken de, dusunsel olarak da yorulsam da, ne olursa olsun birakmamak icin cok mucadele ediyorum.
Cok sukur su ana kadar biraktigim hic olmadi..
Hayat da oyle degil midir zaten? Bazi gun olur, cok yorulursun, cok bikarsin, hicbir seyi, hickimseyi istemezsin...
Eskiden birakirdim. Ya da birakmisligim oldu diyeyim..
Ama artik sanirim birakmamayi ogreniyorum. (<insert nazar boncugu here>) Umarim hayatim boyu hep bu sekilde devam edebilirim.
Ayrica kosarken, bir diger sevdigim yani da, yine hayata benzettigim: herkesin kendi bir surati var.. Kendi tarzi, kendi limiti var...
Pek cok insan arkadan gelip beni geciyor.. Eskiden insanlar beni gectikce uzulurdum.. Ancak artik farkinaa vardim ki benim icin onemli olan gecilmek degil.. Birakmamak....
Hayatta her zaman birileri beni gececek.. Birileri hep benden daha ileride olacak... Ancak sunu biliyorum ki ben birakmadigim surece, ben de peek cok kisinin onunde bitirecegim.
Burada olay birinci ya da en iyi olmak degil zaten... Sadece belki de en sonuncu olmamak. Onun haricinde, yarisi ben bitirdikten sonra, arkama donup hala daha o cizgiyi gecmemis ya da henuz gecmek uzere olan insanlari izliyorum.. O insanlar da kendi arkalarindaki insanlarin onunde bitirdikleri icin mutlu oluyorlar...
Hayat da iste tam da boyle... Herkesin kendi bir hizi, tarzi, rutini, beklentisi ve gucu var. Herkes kendi mezhebinde kendi menziline gidiyor... Burada onemli olan, yol boyunca cikan zorluklara gogus gerebilmek.....
Benim kimseyle bir yarisa ya da gecmeye niyetim yok.. Olmamali da... Zaten hayat bu yarista bir dereceye girmek mucadelesi degil.. Hatta hayat bir yaris degil... Sadece ayni parkurda herkesin kendi cizgisinde mucadele ettigi bir ortak paylasim kursusu...
Iste bu icsel mucadeledendir ki seviyorum yarislari.. Bana bir kez daha hatirlatiyor... Ne olursa olsun hayat devam ediyor... Gecsem de gecilsem de, her seye ragmen devam ediyor.... En kotu ihtimalle, biraz yavaslayip yurusem ve sonra tekrar toparlanip kossam bile, yine de en sonuncu olmam, ve yine de menzilime ulasirim..
Bu yolculuk, kendi icimde, kendimle oldugu icin de, kendimi tanimak, kendimi yasamak firsati da buluyorum... Ve de tabii ki dunyanin belki de olumden sonra gelen en buyuk gercegi olan, insanoglunun yalnizligini animsiyorum.. Ne olursa olsun insanoglu yalniz.. Ve yorulsa da etse de, ususe de, yansa da, kendi kendine asmak zorunda bunlari... Ve ben, butun bunlari kendim asabildigim icin de mutlu oluyorum....
Tabi ki genelde katildigim yarislar sonrasi, arkadaslarla beraber icilen keyif ickileri de cabasi....
Yaziyi yazdigim saate bakiyorum.... "cuma ogleden sonra..."
Kosu yarislarinin fiziksel aktivite / spor amacinin yani sira benim icin aslinda baska bir amaci da var.
Her kosuya katildigimda, sanki o kosuyu bastan sona bir hayata benzetiyorum.
Basta hevesle ve hizla baslaniyor. Yer yer hizlanip yer yer yavaslaniyor. Ancak yarista ilerledikce o yaris icin o gun icin nasil hissediyorsam zaten kendi optimum hizimin ne olacagini bir sure sonra kendim anliyor ve ona gore ayarliyorum.. Hayat da oyle degil mi zaten biraz da?
Ancak benim icin kesinlikle en ama en onemli olan kismi, yarisin ozellikle son ucte birlik kisminda, artik vucutta yorgunluk ve laktik asidin de birikmis olmasiyla ve biraz da mental olarak sikilmislik ile beraber gelen "birakma istegi"...
Tam o an geldiginde, icimde oldukca guclu bir ses "birak Oguz; birak, biraz yuru, sonra devam edersin" diyor..
Ancak ben o sesle mucadele etmeyi seviyorum. Canim yansa da, fiziken de, dusunsel olarak da yorulsam da, ne olursa olsun birakmamak icin cok mucadele ediyorum.
Cok sukur su ana kadar biraktigim hic olmadi..
Hayat da oyle degil midir zaten? Bazi gun olur, cok yorulursun, cok bikarsin, hicbir seyi, hickimseyi istemezsin...
Eskiden birakirdim. Ya da birakmisligim oldu diyeyim..
Ama artik sanirim birakmamayi ogreniyorum. (<insert nazar boncugu here>) Umarim hayatim boyu hep bu sekilde devam edebilirim.
Ayrica kosarken, bir diger sevdigim yani da, yine hayata benzettigim: herkesin kendi bir surati var.. Kendi tarzi, kendi limiti var...
Pek cok insan arkadan gelip beni geciyor.. Eskiden insanlar beni gectikce uzulurdum.. Ancak artik farkinaa vardim ki benim icin onemli olan gecilmek degil.. Birakmamak....
Hayatta her zaman birileri beni gececek.. Birileri hep benden daha ileride olacak... Ancak sunu biliyorum ki ben birakmadigim surece, ben de peek cok kisinin onunde bitirecegim.
Burada olay birinci ya da en iyi olmak degil zaten... Sadece belki de en sonuncu olmamak. Onun haricinde, yarisi ben bitirdikten sonra, arkama donup hala daha o cizgiyi gecmemis ya da henuz gecmek uzere olan insanlari izliyorum.. O insanlar da kendi arkalarindaki insanlarin onunde bitirdikleri icin mutlu oluyorlar...
Hayat da iste tam da boyle... Herkesin kendi bir hizi, tarzi, rutini, beklentisi ve gucu var. Herkes kendi mezhebinde kendi menziline gidiyor... Burada onemli olan, yol boyunca cikan zorluklara gogus gerebilmek.....
Benim kimseyle bir yarisa ya da gecmeye niyetim yok.. Olmamali da... Zaten hayat bu yarista bir dereceye girmek mucadelesi degil.. Hatta hayat bir yaris degil... Sadece ayni parkurda herkesin kendi cizgisinde mucadele ettigi bir ortak paylasim kursusu...
Iste bu icsel mucadeledendir ki seviyorum yarislari.. Bana bir kez daha hatirlatiyor... Ne olursa olsun hayat devam ediyor... Gecsem de gecilsem de, her seye ragmen devam ediyor.... En kotu ihtimalle, biraz yavaslayip yurusem ve sonra tekrar toparlanip kossam bile, yine de en sonuncu olmam, ve yine de menzilime ulasirim..
Bu yolculuk, kendi icimde, kendimle oldugu icin de, kendimi tanimak, kendimi yasamak firsati da buluyorum... Ve de tabii ki dunyanin belki de olumden sonra gelen en buyuk gercegi olan, insanoglunun yalnizligini animsiyorum.. Ne olursa olsun insanoglu yalniz.. Ve yorulsa da etse de, ususe de, yansa da, kendi kendine asmak zorunda bunlari... Ve ben, butun bunlari kendim asabildigim icin de mutlu oluyorum....
Tabi ki genelde katildigim yarislar sonrasi, arkadaslarla beraber icilen keyif ickileri de cabasi....
Yaziyi yazdigim saate bakiyorum.... "cuma ogleden sonra..."
Wednesday, March 28, 2018
hayat bu iste
Hayat bu iste.....
Hayat oyle bir sey ki....
Zaman geliyor cok cok kotu duygulara, dusuncelere kapiliyor insan....
Resimler, hayaller, yasanmisliklar birden paramparca olabiliyor...
Ben cok yoruldum, sanki hicbir sey olmamis gibi ertesi gun ise gitmekten, arkadas arasina cikmaktan, icimde firtinalar birbiriyle kavga ederken disarda her sey sutlimanmis gibi davranmaktan yoruldum...
Neden boyle?
Neden, neden, neden...?
Allahim, sana ne bir sitem ne de bir darginlik hissediyorum. Hatta cektigim aci dolayisiyla yasadigimi hissediyor ve sana sukrediyorum.
Ama boyle olmasindan hem yoruldum hem de biktim cok..
Yoruluyor, tukeniyor ve bitiyorum...
Kayip, neden hep kaybediyorum? Kurunun yaninda yasi de neden yakiyorum elimde olmadan...?
Nazli bir kugu gibi kaybediyorum:
Bu hayat cok zormus be Tanrim.... Seni cok seviyorum, ama cok zormus be Tanrim.....
Hayat oyle bir sey ki....
Zaman geliyor cok cok kotu duygulara, dusuncelere kapiliyor insan....
Resimler, hayaller, yasanmisliklar birden paramparca olabiliyor...
Ben cok yoruldum, sanki hicbir sey olmamis gibi ertesi gun ise gitmekten, arkadas arasina cikmaktan, icimde firtinalar birbiriyle kavga ederken disarda her sey sutlimanmis gibi davranmaktan yoruldum...
Neden boyle?
Neden, neden, neden...?
Allahim, sana ne bir sitem ne de bir darginlik hissediyorum. Hatta cektigim aci dolayisiyla yasadigimi hissediyor ve sana sukrediyorum.
Ama boyle olmasindan hem yoruldum hem de biktim cok..
Yoruluyor, tukeniyor ve bitiyorum...
Kayip, neden hep kaybediyorum? Kurunun yaninda yasi de neden yakiyorum elimde olmadan...?
Nazli bir kugu gibi kaybediyorum:
Bu hayat cok zormus be Tanrim.... Seni cok seviyorum, ama cok zormus be Tanrim.....
Saturday, April 22, 2017
bi gulu kurutur, kurursa..?
Istanbul zaten senindi, ben giderim, artik Istanbul senin olsun...
Bindigimiz vapur, araba kullandigimiz sahil yolu, ve Moda iskelesi...
Muhtesem anilar, simsicak paylasimlar, hesapsiz kitapsiz gulumseyisler...
?
Gozlerim acik, kapali, sarhos, ayik, sabah uyanirken, gece uyurken....
Hicbirinde ama hicbirinde bir sey dusunmezken, hepsine birden ve derinden bir nufuz etmeydi bu...
Kimseye acmam kalbimi demistim, senle ne olduysa oldu ve actik beraber...
Ve sonra yasananlar..
Film gibi adeta....
Peki ya ben nolucam simdi?
Kalbim ne olucak? Sessiz ve sagir cigliklar tuzla buz olmus her bir parcanin kendisi olmus bir vaziyette....
Ne olacak simdi?
Hicbirinde ama hicbirinde bir sey dusunmezken, hepsine birden ve derinden bir nufuz etmeydi bu...
Kimseye acmam kalbimi demistim, senle ne olduysa oldu ve actik beraber...
Ve sonra yasananlar..
Film gibi adeta....
Peki ya ben nolucam simdi?
Kalbim ne olucak? Sessiz ve sagir cigliklar tuzla buz olmus her bir parcanin kendisi olmus bir vaziyette....
Ne olacak simdi?
Subscribe to:
Posts (Atom)