Saturday, December 20, 2014

Baslangic ve Bitis

Baslangic hikayesi o kadar ama o kadar guzeldi ki...

Sanki dunyadaki butun sarkilari toplasam bizim hikayemiz kadar guzel olmazdi...

Aramizda mesafe vardi evet.

Ama sevgi oylesine ozel olunca mesafenin falan hicbir etkisi olmayacagina emindik...

Cikip gelmisti, Kasim ayinin ortasinda Boston'a. "Biz"i baslatmak icin "biz"e gelmisti...

Hosgelmisti!!

Cok hos !

Sonra ben gittim. Bu senenin basinda birkac kez gittim ona.

Ona gitmek, ona ulasmak icin yolculuk yapmanin cok dusunsel yonleri de oluyordu dogal olarak.

Boston'un sogugunda, adeta titreye titreye havalimanina gitmek uzere metroya gidislerimi sanirim son nefesime kadar unutmayacagim.

O anki o tarififi imkansiz duygular...

Oyle bir soguk ki disarisi, ne kadar mont varsa olsun, kesip geciyor insani.

Ama bir yandan da oyle bir heyecan, oyle bir sevgi, oyle bir adanmislik ve oyle bir tutku ile o ucaga kosuyordum ki, disarida aci verecek kadar olmasina karsin sogugun, ben titreye titreye de olsa, hic aci cekmeden, soguktan rahatsiz olmadan, o metro istasyonuna adeta "yardiriyordum".

Tuhaf, insanogluna oyle bir enerji veriyor ki sevgi. Oyle bir guc veriyor ki, sanki hani o gun o ucus iptal olsa, "cekilin ben ucururum ucagi, kokpiti hazirlayin geliyorum, kaptana gecmis olsun hastalanmis, ama bugun o ucak kalkacak" dedirtecek bir guc...

Cok alistim, cok secdim ben bu guce, enerjiye, heyecana, yani kisaca sevmeye ve sevilmeye...

Hani dedim ya yol katetmek zorulnlulugu, dusunmek icin zaman verdi bol bol diye; onu biraz daha acmak istiyorum.

O ucaga binince, gelirken de, giderken de boool bol dusunme sansim oluyordu. Hayati, hayatta nerede oldugumu, onu, kendimi ve ikimizi...

Benim yillar yili suren yalnizligima bir son verisi ve beni bambaska duygulara burumesinin ne kadar ozel, ne kadar degerli bir sey olusunu...

O ucak, sabaha kadar ya da geceye kadar her neyse (6 saat suruyor az buz degil) saatlerce uguldatiyor ya motorunu hic durmadan, bir saniye bile teklemeden, iste onun o bitmek bilmeyen gucunu kendi icimdeki "ona kavusma", "onunla olma", "onunla bir hayat kurma ve mutlulugu omur boyu paylasma" heyecanina ve gucune cok benzetiyordum.

Ancak soyle bir farki vardi belki. O motor, ucak yere inince, bir sureligine durup, bir sonraki sefer zamani gelene kadar calismiyordu, dinleniyordu.

Benim kalbim ise, sevdigim, hayatimda olan, beni hayatina alan insan icin hicbir zaman hicbir sekilde atmaya, dusunmeye, daha iyiye daha guzele ulasmayi istemeyi durdurmuyordu. Ne de olsa Ataturk'un de dedigi gibi "Dinlenmemek uzere yola cikanlar asla yorulmaz"di. Hem bu durum zaten zorla olacak bir sey degildi ki sunun surasinda..

Ben buydum, benim icimden gelen buydu. Belki inanilmaz entelektuel degildim (ya da oyle gorunmuyordum), belki kedileri cok cok sevmiyordum, ya da evet Izmir'i hic gormemistim; ama iste icimde oyle bir sahiplenme, oyle bir sarilma vardi ki, bu bana inanilmaz bir guven veriyordu. Bu guven kendime olan bir guven, yani "Ben ne olursa olsun onu sevmeye, onu mutlu etmeye ve onun iyi olmasi mutlu olmasi icin elimden geleni her zaman yapacagim ve bundan da gurur duyacagim" guveni.

Hani diyorum ya hep, benim degerlerimle dunyanin bugunku degerleri farkli diye; gordum ki benim boylesine sevgi tabanli anlayis mizacim gecerli degilmis de, bilmedigim ve belki de hic bilmeyecegim baska bir yaklasim daha degerliymis.

O ucaklarda, saatler boyu, yillar boyu dusundugum, istedigim, hatta ODTU'nun o soguk yalnizliginda bile belki de tam o anlarin hayallerini kurdugum seyleri yasadigimi farkettim. Defalarca mutluluktan ve sukretmekten ucakta gozlerim dolardi, millet horul horul uyurken.

Yillar boyu, diger basit, yuzeysel, bencillik barindiran iliskilere olan tepkimin sonucunu nihayetinde layikiyla aldigimi dusunmenin verdigi hazzi anlatacak kelime malesef yok.

Tum bunlar varken, boylesine ozel bir bagla, hislerle bagliyken ben; "gelecekte anlasamama ihtimali" ve "farkli kisiler olma" yuzunden butun buna bir son vermek, hele hele hic ama hic konusmadan, aniden, tek tarafli bir karar vermek....  Anlasilmasi bana mumkunatsiz geliyor...

ODTU ve Bilkent'in imkansiz gibi gorunen, ama bir o kadar da bana tatli gelen bir bulusmasi...

Ankara'da, Istanbul'da, Izmir'de, Los Angeles'ta, California'da, Boston'da, New York'ta ya da her nerede olursa olsun, en guzel ortak keyif paylasim anlari yani restoranlar ve barlar.

Simdi belki ayni kisiye dondu her seye ragmen, bazi seylere goz yumarak, ya da belki de bambaska bir insani taniyor ve bundan keyif aliyor, ama ben biliyorum ki, en toplama baktigimizda, ben onu mutlu etmek, onun sagligi, huzuru, duzenini korumak ve daha da guzellestirmek icin yapilacaklari en cok yapacak kisi benim. Ben olacaktim...

Ucak yolculuklari, baslangic hikayesi, Ankara'da yasanan essiz anlar, California'da yasanan masalsi paylasimlar...

Ve butun yasanmisliklarin isiginda gelecege dair kurulan ve anilardan miktarca cok daha fazla olan hayaller....

Durust olayim, benim hayata bir kat hatta belki 2,3 kat daha siki tutunmami saglayan hayaller....

Anlasilmasi, cozulmesi cok cok basit seylerin korkusu yuzunden bunlarin hepsini ufacik bir cirpida tuzla buz etmek...

Tum bunlara ragmen yasamaya devam etmek gerek. Yasamak resmen bir sanatmis. Derlerdi inanmazdim.

Evet, bir baskasiyla olacak, mutlu olacak, cok mutlu olacak belki. Ama hicbir zaman neyi hatta ve hatta neler neleri kaybettigini bilmeyecek.