Hani ikimizin de aklinda hic yoktu ya boyle bir boyuta donecegi islerin...
Son derece ama son derece masum bir sekilde, tamamen ama tamamen sohbet etmek, meslegine dair belki 1-2 tatli anekdot dinler de ufkumu genisletirim diye ciktigim, otesini hic dusunmedigim bir arkadaslik seruveninden, nerelere ama nerelere geldik...
Giderken biraktigin mektupta benim hala inanmadigimi, gercekten istemem ve buna inanmam gerektigini yazmissin. Ancak bunu sana da bu kelimelerle olmasa bile ifade etmistim ki, benim yasadiklarimdan sonra, zaten hayatima birini alacak noktaya gelmem, acikca denemek istemem, zaten buna olan inancimin ne kadar ama ne kadar da guclu oldugunun bir gostergesiydi. En ufak bir suphe duysam, huzursuzluk hissetsem, bu noktaya getirmezdim durumu..
Yanlis anlama, ic dusuncelerimde hicbir zaman seni suclamak yok. Kendimi "kurban" rolune de sokmuyorum, sokmayacagim da...
Sen kotu bir insan degilsin, bana kasten kotuluk yapma amacin yoktu ve hicbir zaman da olmayacak..
Bu sebeple seni suclayacak ya da son gunku mesajlasmalarimiz gibi seni "kotu" addedecek ya da oyle damgalayacak degilim.
Seni tanidigim icin senin kotu dusunmedigini biliyorum..
Ve beni su an uzen sey de aslinda tam da bu durum biliyor musun??
-Seni taniyor olmam...
Ben, senin gidisine, senin gidisinden benim geri dondugum yalnizligima, issizligima uzulmuyorum.. Yalnizligimdan korkmuyorum senin de korkmadigin gibi.. Yalniz kalinca mutsuz olmuyorum, ya da daha da onemlisi "simdi ne olacak, simdi kimi sevicem ya da kim beni sevecek" minvalinde korkularim ya da endiselerim yok...
Beni bu kadar uzen, bu kadar daglayan, bu kadar silkeleyen sey, senin icindeki tanidigim sen..
Hatirlarsin belki "bazi durumlarda beni benden bile daha iyi tanidigini goruyorum" demistin bana. Evet, malesef ki-artik malesef ki oldu-bazi yanlarini oyle derinlemesine taniyorum. Senin icindeki seni gordum ben.
Sol bileginle adeta diz cokturdugun o koskoca teknoloji guzelliginin, 3 boyutlu ozgurluk vasitasinin yegane hakimiyetine sahip olan o senin icinde, yillardan beri isteklerini ertelemek zorunda kalmis o tatli kiz cocugu yok mu, benim-sen de takdir edersin ki-parmak uclarina kendi parmak uclarimla dokunabildigim..
Belki de ben buyutuyorum icindeki o cocugu, belki de yok oyle bir cocuk icinde, ama ya hakikaten gercek ise? Iste o durumda, beni uzen sey o cocugu anlayacak kimsenin cikmayacak olmasi..
Biliyorum, sen buna inanmiyorsun, elbette bir gun birisi cikacaktir gozuyle bakiyorsun muhtemelen, ancak benim su ceyrek asirlik omrumde-ki cok da hatri sayilmaz kabul ediyorum-gozlemledigim bir sey varsa, o da icindeki o cocugu gorecek, onunla onun istedigi oyunlari onun istedigi kurallarla oynayabilecek bir baska insanin karsina cok kolay cikma ihtimalinin cok cok dusuk olmasi..
Yasim ve olgunlugum geregi hem kendi neslimi hem de beni yetistiren benden bir ust nesli mumkun oldugunca gozlemledim, ve gorduklerim ve seni tanidiktan sonra, bugune kadar senin de neden kimse ile saglikli ve uzun suren bir yakinlikta olamamani cok cok iyi anliyorum..
Biz bu kadar yakinlasmisken, icindeki o tatli kiz cocugu, soguk havada agzindan cikan buguyu gosterip onun eglencesini paylasabilecek bir gonul dostunu bulmusken, olmamasini anlamakta cok cok zorluk cekiyorum..
Nedeni bu kadar merak etmem, oturup onu duzeltip ya da degistirip senin tekrar ilgini cekmek de degil. Sadece, bu kadar yakinlasmisken, senin icin bu kadar onemli olan bir seyi benim okuyamamis olmamin verdigi merak. Yani diger bir deyisle bu kadar onemli ne olmus olabilir de, sana bu karari aldirtmis olabilir?
Bu merakin sebebi de, dedigim gibi kararini dondurmek falan degil, sadece benim kisisel olarak ufkumu genisletecek bir "hic oyle dusunmemistim" ani yasamak, o farkindaligi kazanmak.. Yani aslinda kendim icin merak ediyorum bu durumu ve kesinlikle kabul ediyorum ki bu tamamen bencillik.
Ama sevmek bencillik degil midir zaten? Bence oyledir.
Ancak bir o kadar da sevilenin donup o aynaya bakmasidir...
Hatirlarsin alelade bir pazar gunu saatlerce o konu hakkinda konusup semalarla cizip edip birbirimize videolar cekip yollamistik...
Cevap sonsuzdu evet, ve ben senin de o aynaya baktigini hissetmistim.
Bugun isten gelirken dusundum de, yine hatirlarsin, senle 1-2 kere degil sadece; duzenli olarak birimiz otekini dusunurken, o, dusunene bir mesaj, bir resim, bir muzik bir bir sey paylasiyordu..
Bu, ozellikle bu devirde, bence oylesine zor yakalanan bir rezonans ki bence, senin ya da benim bundan sonraki iliskilerimizde boyle bir seyin yasanacagini acikcasi pek sanmiyorum.
Bu kadar yakinlasmisken gonulen, ortaligin senin kalbini ve icindeki tatli kizin yarim kalmis duslerini kirip dokecek insanlarla dolu oldugu bir ortamda, bu karari nasil aldin, cok ama cok merak ediyorum...
Yanlis anlama lutfen, sana neden boyle bir karar aldin diyecek, seni suclayacak ya da sana kizip, ofke kusacak degilim, sadece senin icindeki seni o kadar taniyip benimsedim ki, onun belki de hayati boyunca hicbir kez daha boylesi bir oyun arkadasi bulamama ihtimaline uzuluyorum.
Cok ozen gosterdigin bir bedenin var, biricik ruhuna mesken olan.. O bedenini paylasacagin insan, acaba senin bu butun hassasiyetlerini, gecmiste yasadiklarin sonrasinda, senin hissedeceklerini, belki aklinda canlanacak anilarini, belki fiziksel acilarini, acaba yeteri kadar, olmasi gerektigi kadar hatta senin hakkettigin kadar gozetebilecek mi??
Benim o konuda hassas oldugumu biliyorsun sen, ve ben bu devrin insanlarini ve onlarin hoyratliklarini-ya da hoyratlik demeyeyim de bilincsizliklerini-hatta bir cogunun da bencilligini hic de beklemedigim ihtimal vermeyecegim insanlarda bile gordukten, gozlemledikten sonra, senin o altin kalbine, engin ruhuna ve gozbebegi bedenine hickimseyi layik goremedigimden bu kadar uzuluyorum. Bu gercegi, yani onlarin ayirdina bu kadar bilincle varip sana ona gore davranacak birinin olmayacagini kabullenmek bana adeta yasarken cehennemi tattiriyor..
Kabullenemiyorum, uzuluyorum, kiziyorum, zaman zaman mantigimi yitiriyorum...
Ama en nihayetinde, senin kararin bu, ve saygi duymaktan baska carem yok...
Simdilik bu kadar..